Haydarpaşa Çay Festivali

29-30 Nisan 1. Uluslararası İstanbul Çay Festivali

29-30 Nisan 2017 tarihleri arasında Haydarpaşa Garı'nda Marmara Babil Event Organizatörlüğünde gerçekleşecektir.

Çay festivaline gitmeden bilinmesi gerekenler..
Dünyada en çok tüketilen içeçeklerden biri olan çay, bitkinin yapraklarının elle toplanıldıktan sonra çeşitli işlemler sonucu mayalanmadan kavrulması, soldurulması, kıvrılması ve kurutulması sonucu elde edilen ürünün demlendirilmesi ile hazırlandığı bilinmektedir. Siyah ve yeşil çay adları verilen, iki önemli türü vardır. Siyah çay daha çok sevilerek tüketilir.
 Çay yapraklarında kafein, tein, teofillin, teobromin alkolitleri, tanen, uçucu yağ ve az da olsa B vitamini bulunur. Tutkunluk derecesinde çay içme isteği yaratan, çayın içerdiği kafein ve tein adlı maddelerdir.
Çay deyip geçmeyin.. Faydalarına bir bakın...
  • Damarlardaki kan dolaşımını düzenler.
  • Göz kızarmaların da, çapaklanmalar da demlenmiş çay suyuna pamuk batırılarak kompleks yapılırsa iyi gelir.
  • Aşırı miktarda olmamak şartıyla içilecek olursa bedeni ve zihni yorgunluğu giderir.
  • Sinirleri uyarır.
  • Mide tembelliğini giderir. Hazmı kolaylaştırır.
  • İdrar söktürür.
  • İshal ve dizanteriyi keser.
  • Damar kireçlenmesini önler.
  • Damar sertliği, kalp yetersizliği, kan kanseri, guatr, nefrit, kolera ve bağırsak hastalıkların da koruyucu ve tedavi edicidir.

Her şeyin fazlası gibi çayın da fazlası:
 Fazla içilecek olursa çarpıntı, göğüs anjini, sinir bozukluğu, baş ağrısı, sıkıntı, mide bulantısı, el titremesi ve uykusuzluğa sebebiyet verir. Fazla kilo problemi olanlar, kalp, sinir, mide ve karaciğer hastaları, romatizma ve nikristen şikayet edenler, böbreklerinde kum veya taş olanlar, kabızlık ve yüksek tansiyondan yakınanlar, üremi veya albüminüri olanlar mümkün olduğu kadar az çay içmelidir.

Haydarpaşa Hakkında Bilinmesi Gerekenler...

Binanın inşaatı, Anadolu Bağdat adı altında bir Alman şirketi gerçekleştirmiştir. Ayrıca bir Alman'ın teşebbüsüyle garın önünde mendirek inşa edilerek Anadolu'dan gelecek veya Anadolu'ya gidecek vagonların ticari eşyasını yükleme ve boşaltma işlevi için tesisler yapılmıştır.

Aylar süren çalışma sonucu her biri 21 metre uzunluğunda ve suya karşı yalıtılmış bin 700 kazık denize çakıldı. Mimarisi Alman ‘Yeni Rönesans’ üslubunda gerçekleştirilen binanın planı bir tarafı uzun ‘U’ şeklindeydi ve planın ortasında geniş koridorların iki tarafında geniş ve yüksek tavanlı odalar sıralanıyordu. Odaların tavanları tek tek kalem işi nakışlarla süslenmiş, tavanların dört köşesine de o zamanlar demiryollarının amblemi olan kanatlı tekerlekler resmedilmişti.

inanın temelinde Hereke’den getirilen pembe granitler kullanıldı.Dış yüzünde ise Lefke-Osmaneli’den getirilen açık nefti renkli taşlar kullanılmıştı. Bu taşların özelliği orta sertlikte, kolay işlenebilmesi ve her türlü hava koşuluna dayanıklı olmasıydı. Binanın yapımı için İtalya’dan özel olarak taş ustaları getirilmiş, göz alıcı vitraylar ise O.Linneman tarafından özenle hazırlanmıştı.

Gar binası başlangıçta 2525 m2 alana kurulmuş ve bugünkü kapalı kısımları ile birlikte 3836 m2’lik bir alana yayılmıştır.Temelde suya karşı izole edilmiş ahşap kazık üzerine kazıklar kullanılmış, bu kazıklar buharlı şahmerdan ile çakılmıştır.
Strüktürü bu kazıklara teşkil eden kazık ızgarası üzerine yapılmıştır. Taşıyıcı sistemi çelik karkas olup döşeme sistemi ise putrelli volta döşemedir.
İnşaatta 2500 m3 lefke taşı, 13000 m3 beton, 1140 ton demir, 520 m3 kereste, 19000 metre sert ağaç ve 6200 m2 arduvaz çatı kaplaması kullanılmıştır.

Binanın çatısı Alman üslubu 

Binanın çatısı Alman mimarisinde çok kullanılan ‘dik çatı’ üslubunda ve ahşap olarak yapılmış, kaplamasında da arduaz çatı örtüsü kullanılmıştı. Ön cephesinin şatafatlı ve görkemli görünüşüne karşılık, peronlara bakan bölümüne sadelik hakimdi.Gar Binası’nın açılışı, 19 Ağustos 1908 günü yapıldı. Ama inşaat sürüyordu. Binanın tümüyle bitirilmesi, 1909 yılının Kasım ayını buldu. Gar binasının hizmete girmesinden sonra deniz kenarında bulunan artık ihtiyacı karşılayamaz hale gelen küçük iskele binası yıkıldı, yerine mimar Vedat (Tek) Bey tarafından yeni bir vapur iskele binası yapıldı.

Patlamadan sora Haydarpaşa Garı nasıl onarıldı?

6 Eylül 1917′deki infilaktan sonra Haydarpaşa Garı, yıllarca çatısı ve kuleleri yok olmuş bir halde, onarılacağı günü bekledi. Ama Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın başlaması bu onarımı geciktirdi. Cumhuriyet’in ilanından sonra, çözüm bekleyen birçok sorun gibi, Haydarpaşa’nın onarımı da gündeme geldi ve bu amaçla tüm mimarların çağrılı olduğu bir proje yarışması açıldı. Sonuçlan 1925 yılında alınan yarışmayı, A. Nazmi Yaver adındaki genç bir mimar kazandı. Yaver’in projesinde, Gar’ın aslına uygun kalınmakla birlikte, birkaç küçük değişiklik, örneğin sivri kulelerin yerine yuvarlak tavanlar yapılması ve çatının eğiminin azaltılması öngörülüyordu. Ancak bilinmeyen bir nedenle, bu projenin uygulanmasından vazgeçildi ve yapı, 1930′larda başlayan çalışmayla tamamen aslına uygun şekilde onarıldı. 1933′te, Cumhuriyet’in 10. yılına Haydarpaşa eski güzelliğine kavuşmuş olarak girdi.
Hizmete açılışından beri çok büyük çapta bir restorasyon geçirmemiş olan gar binası Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demir yolları ilgili yetkililerince eski eserleri koruma ve kurtarma çabasında gösterdikleri teşebbüs sonucu 1976 yılında geniş çapta onarıma alınarak 1983 yılı sonunda dört dış cephe ile iki kulenin restorasyonları tamamlanmıştır.


28 Kasım 2010 tarihinde çatısında çıkan ağır yangından dolayı çatısı çökmüş ve 4. katı kullanılamaz hale gelmiştir.

Ankara-İstanbul Yüksek Hızlı Tren Projesi kapsamında Istanbul-Eskişehir bölümündeki demir yolu çalışmaları nedeniyle, 1 Şubat 2012 tarihinden itibaren 24 ay süreyle ülke çapında ki tren seferlerine ara verildi.

Haydarpaşa Çay Festivali Haydarpaşa Çay Festivali Reviewed by Baran Yolda on 16:46 Rating: 5

1 yorum:

Bunuda Okumalısın

Blogger tarafından desteklenmektedir.